Avrupalı'ya göre, Marx'la Weber, sosyolojinin iki düşman kardeşidir. Ama, Doğu söz konusu oldu mu, rakipler anlaşmazlıklarını unuturlar, coğrafi kaderciliği "bilimsel" bir hakikat gibi sergiler Marx; "ülkedaş”larının Doğu'yu sömürürken vicdan azabı duymamaları için, bir kurt masalı uydurur. ATÜT*
Weber'in hareket noktası ise şu: Avrupa dünyanın kalbgâhı; insan bütün büyük fetihlerini Avrupa'nın kılavuzluğunda gerçekleştirmiştir. Öteki medeniyetler, birer emekleme, birer başlangıç, birer müsvedde. Avrupa'nın ayırıcı vasfı: Akılcılık. Çağdaş tarihin mimarı: Burjuvazi. Dünyanın başka ülkelerinde burjuvazi olmadığı için, Avrupa'nınkine benzeyen bir medeniyet de yok. Birçok ülkeler kapitalizmin eşiğine kadar gelmişler, fakat kapitalizme geçmemişler. Sınaî kapitalizm, Protestan ahlakının eseri.
Acaba öyle mi? Weber'in Protestan ahlakına yamamak istediği rasyonalite, irrasyonalitenin ta kendisi değil mi?İnsanı eşyalaştıran, insan haysiyetini sıfıra indiren bu ahlâk, kapitalizmin cinayetleri ve adilikleri üzerine örtülen bir şal.
Tarih bir Avrupa ilimidir, Weber'e göre. Oysa Mukaddime* 1860'larda Fransızca'ya çevrilmiş. Geniş tecessüslü bir ilim adamının bu büyük kitaptan habersiz oluşu düşünülebilir mi? Ne çirkin samimiyetsizlik!
Weber, Protestan insanın yani Hıristiyan Avrupa'nın destancısıdır. Asil bir davranış! Ama, o âteşîn Alman milliyetçisinin Türk insanına ifşa edeceği hakikat ne? Marksizmin tek büyük faydası olmuştur: Dikkatimizi liberal Avrupa'nın yalanlarına çekmek. Yani, içtimaî ilimlerin birer ideoloji olduğunu öğretmek. Weber de, "bir nevi Marksizm”in panzehiri olarak tavsiyeye şayan.
..............................................................................................................................................................................................
*İki Düşman Kardeş: (Bkz. Cemil Meriç, Bu Ülke, s. 187 vd.)
*ATÜT: Asya Tipi Üretim Tarzı
*Mukaddime: İbn Haldun'un büyük emsalsiz eseri. (Bkz. Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa, "Kendi Semâsında Tek Yıldız" s. 149 vd.).