MÜNAKAŞA ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Şahsi Kalemimden
Polemik, daha da namuslu tabiriyle münakaşa. Bir cemiyeti bütünüyle kuşatan, bu cemiyetin haysiyetini yücelten ve muhafaza eden harekât. Bu harekâtın müdavimleri; haysiyetli mütefekkirler ve ahlaklı fertlerdir. Münakaşa, ne bir ideoloji ne de bir kuru gayedir. Bilakis bazen basit ve basiretsiz görünen fertlerden alemşümul fikirler peyda eden bir mefkure bazen de her bakımdan iflas etmiş cemiyette fetret çağına son verip aksiyon çağını başlatan fikirler manzumesidir. İşte bu minvalde bu fikirler manzumesinin derin ve kat'i tahlil ve tedkiki hususunda cemiyette ki her ferde büyük görevler düşer. Çiftçi münakaşa ederek daha iyi bir verim elde eder. Doktor münakaşa ederek vazifesinde daha iyi olur. Mütefekkir ise aynı şekilde münakaşa ederek devasa ilim denizlerine pervasızca dalar. Yani her fert bir şekilde münakaşa ile yücelir. Münakaşa bir yerde ilimdir bazen de sulh içinde hasbihal eden fertler topluluğu. Bir yerde ahlak ve namus başka yerde ise tarihini müdafaa eden haysiyet olur. Münakaşada kat'iyyen düşüş yoktur. Daima yükselme vardır. Bu yükselme hali her daim cemiyetin müsped yararınadır. Zira meş'um Fransız İhtilali cemiyette itibar edilecek tek şey bırakmamıştır. Lakin bir kaleyi elde edememişti; haysiyetli fikir adamlarınının dimağı. Bu kalenin temeli münakaşa idi.
Münakaşanın muhkem kaleleri ise kültür, gelenek, adetler ve en esası olan müşterek olgulardır. Filhakika (hakikatte) bunlar cemiyeti de meydana getiren prensiplerdir. Esasında cemiyet tenakuzlardan ibarettir. Tenakuz yani münakaşadan peyda olan fikir ayrılıkları. Burada da ilahî bir rahmet vardır. Zira herkesin aynı şekilde düşündüğü ve aynı şeyleri yaptığı cemiyette terakkiden bahsedilemez. Binaenaleyh, Hz Peygamberin asırlardan evvel bu minvalde yaptığı “İki günü bir olan ziyandadır.” tenbihi ne kadar da manidar ve yerindedir. Ma’mafih (böyle olmakla beraber) din insana daima terakkiyi emreder. İnsan tahayyül etmekle yani düşünmekle mükelleftir. Tahayyül ettiği sürece vardır.
15. asırdan itibaren Avrupa kıtasında meydana gelen devrim ve inkılaplardan en azamî derecede cesaret alan modernitenin ilk saldırdığı cephe inançtır. Zira beşerdeki inanç ve şuuru yok ettiği sürece onları tahakkümü (hükmü) altına alırdı. Bugün dünya efkâr-ı umumiyesine demokrasi pazarlayan Amerika’nın da yaptığı tam olarak bundan ibarettir. Din, ahlak, tarih, medeniyet ve sair muhkem ve mukaddes olguların dahi hodbin şekilde tenkid edildiği bugünde tabiki de her fikir ve hissiyat aynı şekilde tenkid edilmeye mecburdur.